d.1965 / ö-
yazar, öğretmen, editör
Yaşam Öyküsü
Yazar, 1965
yılında Çanakkale’nin Ezine ilçesinin Tavaklı köyünde dünyaya geldi. Dedesi, 1930’lu
yıllarda Trabzon’dan Çanakkale’ye karakol komutanı olarak gelmiş bir askerdir. İlk
öğrenimini, Tavaklı köyünde, orta öğrenimini, Çanakkale İmam Hatip Lisesi’nde tamamladı.
1987’de Erzurum Atatürk Üniversitesi Kâzım Karabekir Eğitim Fakültesi Türk Dili
ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. “Türk Düşünce ve Edebiyatında Yurt ve Dünya”
adlı teziyle yüksek lisans çalışmasını, 1999’da Kırıkkale Üniversitesinde
tamamladı. Gaziantep’in Araban ilçesine Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni olarak
atandı. Bir süre Ankara’da özel bir kolejde çalıştıktan sonra Kastamonu
Abdurrahman Paşa Lisesi’nde görev aldı. Tekrar Ankara’ya döndü ve Türk Dili ve
edebiyatı öğretmenliğinden emekli oldu.
Edebi Şahsiyeti
Yazarın edebiyatla ilk teması henüz okuma
yazma bilmediği çocukluk çağlarında başlar. Babasının sesli olarak okuyup
kendisine anlattırdığı bu kitapların, ileri yıllarda Batı klâsiklerinden
oluştuğunu fark edecektir. Nuri Pakdil’in yönlendirmeleriyle Necip Fazıl ve
Sezai Karakoç şiirlerindeki mistik-metafizik anlayışın Batı klasiklerindeki anlayışla
örtüştüğünü fark eder. Bu fark ediş, varoluşunun, üslubunun, düşünüş biçiminin oluşmasında
etkili olmuştur.
1997 yılından itibaren Hece, Hece öykü ve
Melâmet dergilerinde deneme, inceleme ve makaleleri yayımlandı, Hece dergisi,
Hece Yayınları, Hece öykü dergilerinin ve Harf Eğitim Yayınları’nın kuruluşunda
ve yönetiminde görev aldı. 15 Ocak 1997’den günümüze değin yayın hayatını
sürdüren Hece dergisinin isim babasıdır.
2002’de Turizm ve
Kültür Bakanlığı tarafından basılan “Düşünce ve Edebiyatımızda Yurt ve Dünya
Dergisi” adlı çalışmada Türkiye’de ve dünyada 1940’lardan günün tarihine dek
uzanan toplumsal, düşünsel ve sanatsal sorunlarına ilişkin önemli öneri ve
düşünceleri bir araya getirdi.
2006-2008 yılları arasında ilköğretim okulları
için hazırlanan Türkçe ders kitabının yazım aşamasında dil uzmanı olarak
çalıştı.
2017
yılında Kültür Bakanlığınca yürütülen Yüz Yüze Konuşmalar (Yaşayan Edebiyat)
projesinin yayın yönetmenliğini üstlendi. Yayın kurulunda Hüseyin Su, Prof. Dr.
Şaban Sağlık, Prof. Dr. Alaaddin Karaca ve Dinçer Ataş’in bulunduğu bu proje
Türk edebiyatının yaşayan elli şair ve yazarının geniş kitlelerce, özellikle
genç nesillerce tanınması ve geleceğe taşınması amacıyla hazırlandı. İki cilt halinde
hazırlanan kitapta, Gürsel Aytaç, Doğan Hızlan,
Nuri Pakdil, Ataol Behramoğlu, Ferit Edgü, Rasim Özdenören, Süreyya Berfe, Sevinç
Çokum, İnci Aral, Necati Mert, Mehmet Ragıp
Karcı, Selim İleri, İbrahim Yıldırım, Necip Tosun, İhsan Deniz, Kayahan Özgül, Osman Konuk, Cemal Şakar, Fatma Barbarosoğlu, Sadık Yalsızuçanlar,
Hüseyin Altansoy, Etem Baran, Leyla İpekçi, Sibel Eraslan, Mehmet Can Doğan,
Ali Haydar Haksal, Abdullah Uçman, Oğuz Demiralp, Abdülkadir Budak, Turan Koç,
Enis Batur, Hüseyin Su, Tuğrul Tanyol, Ali Günvar, Şükrü Erbaş, Arif Ay, Veysel
Çolak, Buket Uzuner, Semih Güneş, Alim Kahraman, Haydar Ergülen, Adnan Özer, Mario Levi, Ömer Lekesiz, Yıldız Ramazanoğlu, Ali Ural, Cihan Aktaş, Gürsel Korat yer almaktadır.
Bir söyleşisinde “Ben sesimi buldum bundan sonra sese ihtiyacım
yok diyemem; sesimi hâlâ arıyorum. Hiç keşfetmediğim büyük yazarlar mutlaka
olacaktır.”
Aynı söyleşide: “Çanakkale’de
yaşayan dil, kullanılan dil benim eserlerime çok şiddetli ve keskin bir şekilde
yansıyor. Dikkatli bir okur bunu cümle kuruluşlarından, kelime seçimlerinden
rahatlıkla görebiliyordur fakat ben Çanakkaleli olduğum için hangi tür
yansımaları Çanakkale’den eserime aktardığımı doğrusu bilemiyorum. Lakin şunu
söyleyebilirim burası Ebru bir şehir. Tüm İslam şehirlerinde olduğu gibi
Lazıyla, Çerkeziyle, Kürdüyle, Pomağıyla, Türküyle kısmen Yunanıyla,
Ermenisiyle “Ebru” bir memleket burası; ama bu Ebru, memleketin tüm birleşimi.
Herkes herkesten biraz renk, biraz ton almış, bir etkileşime girmiş, barışın ve
esenliğin şehri olmuş burası. Hâkim bir dil, bir gelenek var. Bu hâkim dil ve
gelenek Türkçenin altında. Herkes burada kendine uygun bir yer bulmuş ve
komşusuyla barışık bir yaşam sürmüş. Çanakkale’nin böyle bir özelliği var. Bu
benim eserlerime muhtemelen yansıyordur.” [1]
Karadeniz, Hece dergisindeki yazılarından oluşan İzsüren Yazı’da (2000), varoluşa ait gündelik korku ve endişelerinden edebiyata ve sanata uzanan bir yelpazede farklı konulara değinmiştir. Söz ile hakikat arasındaki ilişkiyi vurgulayan yazar, insanoğlunu, Sözlerle kurulmuş bir hakikatin izcisi veya sözlerle yitmiş bir hakikatin izini süren kişiler” olarak nitelendirir. “Söz ve yazı var oluş amacına ve sunuluş biçimine göre kimlik ve içerik kazanır. Sözün var oluşu her zaman aynı gerekçelere dayanmaz. Gerekçeler değiştiğinde sözün yazının sunuluşu da gerekçesine bağlı olarak değişmek zorundadır.” Yazar’a göre kendini gerçekleştirmesine hiçbir gerekçe bulmaksızın var olan ifade “Sadece ve sadece kendisiyle kaim olmayı başarmak zorundadır. İlerlemekte olan zamana bağlı olarak değişen gündem, yenilenen dikkatler ve eğilimler var oluşunu kusursuz bir sebepsizliğe borçlu olanı kolay kolay alt edemeyecek, güzelliğini küllendiremeyecektir.” [2]
ESERLERİ
Deneme-
İnceleme: İzsüren Yazı (2000), Ayrıntı
Ya da Hiç (2011), Düşünce ve Edebiyatımızda Yurt ve Dünya Dergisi (2002), Yazının
Düşüşü (2021)
Derleme: Yüz yüze Konuşmalar, Yaşayan Edebiyat, (yayın yönetmeni) (2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder