7/30/2025

Fügen Kıvılcımer



  










d.1941 – ö.-

şair, yazar, ressam

Yaşam Öyküsü

Haziran 1941’de Çanakkale’nin Yenice ilçesinde doğdu. Tarihçi Yusuf Kemal Tengirşenk, yazar Safiye Erol ve ilk kadın yargıçlardan Süreyya Erol, tiyatro sanatçısı Haldun Dormen baba tarafından akrabalarıdır. Cemal Süreya'nın günlüklerinde kendi yakıştırması olan “Dük Cebeci” takma ismiyle sık sık söz ettiği Elâzığ eski Vali Yardımcısı Ercüment Gençer’in eşidir.

İlk ve ortaöğrenimini babasının görevi nedeniyle yurdun farklı yerlerinde okumak zorunda kaldı. 1959 yılında Manisa Kız Meslek lisesinden mezun oldu. 1964 senesinde Unicef ile Sağlık Bakanlığı’nın düzenledikleri bir yıllık bir eğitime katıldıktan sonra İzmir Karşıyaka çocuk yuvasında çalışmaya başladı.

1967 senesinde dönemin kaymakamlarından Ercüment Gencer ile hayatını birleştirdi. Çalışma hayatına bir süre ara veren yazar 1976 yılında Kastamonu Çocuk Yuvası’nda tekrar göreve başladı. 1982’de çalışmakta olduğu il sağlık müdürlüğünden ayrılarak Elâzığ Cüzzam Hastanesi’ne geçti. Cüzzamla Savaş Derneği’nin kadınlar kolunu kurdu. 1987’de SSK Sosyal Tesisleri’nde çalışmaya başlayan yazar, 1995 yılında buradan emekli oldu. Bu arada resimle ilgilendi, birçok karma sergiye katıldı ve dört de kişisel sergi açtı. Çok yönlülüğünü tiyatro sanatıyla da perçinleyen yazar, 1998 yılında Cumhuriyet Okurları (CUMOK) Tiyatro Kulübü’nün kuruluşunda görev aldı. 2008 yılında Cemal Süreya Kültür-Sanat Derneği’nde yönetici olarak çalıştı. Halen Kadıköy’de yaşamaktadır

Edebi Şahsiyeti

Öykü, şiir ve denemeleri 2000 yılından itibaren Güzel Yazılar, Türk dili, Şiir Ülkesi, Simge Bahar, Şair Çıkmazı, Hayal ve Kar dergileri ile Cumhuriyet gazetesinde yayımlanmaya başlar.

İlk öykü kitabı “Canım Sıkılıyor” 2010 yılında okuyucusuyla buluşur. Kitabın açılış öyküsü “Masa” da 1980’lerde sanat ve kültür üzerine edilen hararetli sohbetleri, memleket meselelerinin masaya yatırılıp tartışıldığı entelektüel tartışma ortamlarını anlattı. “Sanatla, şiirle ilgili konularda ayrışmaların, tartışmaların olabilmesine karşın ülke sorunlarına yaklaşımların örtüştüğü yani bugünkü bölünmüşlüğün yaşanmadığı masalar… Çekilen acılar, işkenceler, sürgünler, ülkenin gidişatı hepsinin ortak kaygılarıydı. O günlerde konuşulanların bir bir gerçekleştiğine tanık oldukça öngörülerine saygım daha da artıyor.”[1]

Dönemin aydın ve sanatçılarından, Edip Cansever, Fethi Naci, Asım Bezirci, Cemal Süreya, Vedat Günyol, Ahmet Miskioğlu gibi isimlerin dahil olduğu bu sohbetlere kendisi de bizzat katılır, Turgut Uyar’dan şiirler okurdu. “Ben Turgut Uyar’dan şiirler okudukça da ikinci yeni tartışması alevlenirdi. Sonunda bir gece Asım Bezirci gülerek “Sen hiç büyümeyecek bir çocuksun. Tamam, ikinci yeniye söz yok, Turgut Uyar da büyük şair” diyerek beni susturmuştu”[2]

Kitabının, yaşamla ve kendisiyle bir hesaplaşma olup olmadığıyla ilgili bir soruya: “Hesaplaşmadan öte öykü kahramanlarının dilinde ağıtlaşan bir geç kalmışlık çığlığıdır. Bataklığın üstünde bir kuşun son kanat çırpınışları, cam gibi incecik buz üstünde yürüyüp geçilmiş ürpertilerin dışa vuruluşudur. İçsel kâsemde çok birikmiş, çok beklemiş düşlerimin bilinçaltı dalgalarının vurduğu kıyıdır.” [3

İkinci öykü kitabı “Anlatırsam Belki Geçer’i 2012’de yayımlayan yazar, Cemal Süreya Kültür Sanat Derneği etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen imza gününde Barış Manço Kültür Merkezi’nde “Çöl yürüyor, hukuk çürüyor, Sokrates uyarıyor.” adlı bir gösteri de sundu. Gösteriyi, Sait Maden, Hasan Hüseyin Korkmazgil’in şiirleri ile Turhan Oflazoğlu’nun “Sokrates Savunuyor” oyunundan alıntılarla kurgulayan yazar, fuayede kitap için yarattığı yağlı boya, kara kalem resimlerini sergiledi.

Ödeyemedik ve çoğalan bir borcun altında kalmış gibi eziliyor, sonundaki iflası düşünüyorsun. Sanki toplum, notaları bile doğru dürüst tanımayan bir şefin yönettiği kakofonik bir orkestra eşliğinde perde arası yaşıyor. Kulaklarını tıkayıp yüreğini bir kenara çekemiyorsun. Hastanelerde, polikliniklerde sıra beklerken sosyal devletin giderek yok olduğundan başlayıp sağlığın nasıl paralı hale geldiğini anlatıyorsun. Karşı çıkan olursa da işi ateşli bir tartışmaya kadar götürebiliyorsun. Öylesine ki doktor içeriden " gürültüyü kesin!" diye uyarıyor. Ne zaman otobüse, gemiye trene binsen, yolculara " Neden elinizde bir kitap, gazete yok? Böyle bomboş giderken sıkılmıyor musunuz? İşte okumayı sevmeyen toplumların elinden her türlü kazanımları böyle kolayca alınır," diye çıkıyorsun. Önüne gelen her yerde, herkese rayından çıkarak kaza geçirmiş bir trende olduklarını ve tünelin ucundaki ışığın da görünmediğini göstermek istiyorsun. Ama ışığın yolu nasıl bulunur? Ayrıca karanlıktan tedirgin olmayan yığınların aradığı senin sözünü ettiğin ışık mıdır? Sana mı kalmıştı bu ödev? Yabancı bir ülkede yaşıyor, yüklendiğin ağırlıkları döke saça sisler arasında yitiyor gibisin. (Anlatırsam Belki Geçer s.86 s.)

2015’te Gezi direnişçilerine adadığı “Varsın Ölüm Beklesin Bizi” ve geliri Soma’daki bir kuruluşa gidecek olan “Kömür Yarası” adlı kolajlarla bezediği “Soma Şiirleri Seçkisi” yayımlandı. Gazete haberleri ve fotoğraflarından oluşturduğu kolajlarda Silivri davalarına, Gezi direnişine, Soma faciasına ve çevre sorunlarına değindi. Kadıköy Barış Manço Kültür Merkezi’nde gerçekleşen İmza gününde, “Karanlığın Kısa Tarihi” adını verdiği bir sergi açtı.

Roman-anlatı türündeki son kitabı olan “Karanlık ‘Sığ’mıyor Geceye” 2017 yılında yayımlandı. Yazma eylemini bir dışavurum aracı olarak gören Kıvılcımer: “Evet, yazacaktın elbette. Dönüp dolaşıp kendine kapanan, bol tekrarlı cümlelerinle belki de hiçbir şeyi tam anlamıyla anlatamayacaksın. Yine de sıkıla tıkana bilincinin dinmez akışını dile getirebilmek adına umarsızca uğraşacaksın. Ama sen; Birileri okusun diye değil, denize son bir şişe bırakmak için değil, birilerinin: ‘Anlatılmamış bir hayat, hiç yaşanmamıştır.’ dedikleri için de değil, artık başka türlü nasıl yaşayacağını bilemediğinden, huzursuz ruhunu sağaltmak, yatıştırmak, beynindeki kapanmayan yaranın irinlerini boşaltmak için yazacaktın! Ha, bir de vazgeçemediğin kırmızı rujunun, renkli, neşeli, delimsirek görünüşünün altındaki seni, yani gözlerini içine düşürmüş, kırık bir hiç otu ya da ip cambazı olarak algıladığın, deşe deşe kevgire çevirdiğin iç dünyanı da anlatmak isteyeceksin. Belki de asıl derdin bu anlamsız takıntı! Ha öyle tanımışlar, ha böyle! Hem o şen şakrak halinle hatırlanmak daha da hoş değil miydi?[4]

Yazar, Türkiye Yazarlar Sendikası ile Kadıköy Belediyesi'nin iş birliğiyle 3 Mayıs 2025  düzenlenen “Edebiyat Matineleri” 50. kuruluş yılı kapsamında Haldun Taner ve Edip Cansever’in anıldıkları "Bir Şair, Bir Yazar” etkinliğinde Koray Feyiz ve Bahtiyar Kaymakla birlikte Edip Cansever’den şiirler seslendirmiştir. 

 ESERLERİ

Öykü-Anlatı: Canım Sıkılıyor (2010), Anlatırsam Belki Geçer (2012)

Roman-Anlatı: Karanlık ‘Sığ’mıyor Geceye (2017)

Şiir: Varsın Ölüm Beklesin Bizi (2015), Kömür Yarası-Soma Şiirleri Seçkisi (2016)